Anne babalara ebeveynliği ögretmek, yol göstermek için ne çok kitap, kaynak, tv yayını var. Bir sürü bilgi, kuram, yeni akımlar… Nasıl uyutmalı, nasıl beslemeli… Her gelen yeni bilgi eskisini yanlışlarken, başlar karman çorman. O denli çok bilgi akışı var ki içsel seslerimizi duyamaz oluyoruz. Parmak izlerimizin eşsizligi üzere, dünyaya gelen her çocuk eşsiz biricik ve kendi hikayesini yazıyor. Ebeveynlik tecrübemizi geliştirirken, önümüzdeki hazır bilgiyi içimize almadan evvel, bilimin ışığından ayrılmadan, o vakte kadar bilmediğimiz yerlere girmede bize yol gösterecek kaynaklara ulaşıp, kendi iç sesimize kapıyı kapatmayarak bilgiyi süzgecimizden geçirebilir ve kendi çocuğumuzun yaşantısına entegre edebiliriz. Çocuklarımızı hazır kuramların kalıplarına sokmadan evvel kendimize sormamız gereken en kıymetli sorular “Benim çocuğumun neye gereksinimi var? Ben onun için ne yapabilirim? Kaynaklarım kâfi mi? Onun gereksinimi olan huzura, mutluluğa, güce kendi içimde sahip miyim?” Bazen onlara düzgün gelmeden evvel kendimize yeterli gelecek şeylere odaklanıp içimizden gelen seslere kulak verebilirsek, onların gereksinimlerini da, daha hoş karşılayabildiğimiz ve ebeveynliğin tadını daha çok alabildiğimiz günlere erişeceğiz.