Korku ve Kaygı

Anksiyeteyi anlayabilmek için korku ve kaygının mekanizmasını anlamamız gerekir. Korkmak ve kaygılanmak bütün insanlar için işlevsel ve normal süreçlerdir. Eğer kişi korkularını ve kaygılarını aşırı düzeyde tecrübe ediyorsa klinik bir müdahale gerekebilir.

Korku ve kaygı arasındaki fark, zaman farkıdır. Biz insan olarak başımıza şimdi bir şey geleceğine şahit oluyorsak korkarız. Eğer başımıza ileride bir şey geleceğine inanıyorsak buna anksiyete (kaygı) diyoruz. Örneğin bir ormanda tek başımıza yürüyoruz. Karşımıza çok güçlü bir yırtıcı çıktı mesela bir ayı. Çoğumuzun güç kaynakları bir ayı ile mücadele etmeye yetmeyeceği için korkarız. Bir insan ayıdan korktuğu için genelde kendini eleştirmez ve çevresi tarafından eleştirilmez. Peki bir sokak kedisinden korkuyorsa? Bu sorunun cevabını fobiler makalesinde incelemeyi düşünüyorum, o yüzden biz anksiyete konusuna devam edelim. Kedi ile ayı arasındaki korku farkımız, bizim insan olarak güç kaynaklarımız ile ayı ve kedi ile karşılaştırıldığı zaman, ne kadar yeterli olduğumuz (güçlü olduğumuz) arasındaki farktır. Ayıdan genelimiz korkarız, kediden genelimiz korkmayız. Şimdi aynı örneği gelecek zaman üzerinden inşa edelim. Bir ormanda yürüyoruz ve karşımıza ayı çıkacak diye endişeleniyoruz/kaygılanıyoruz. İşte, şimdi ve burada olan korku nesnesi korkmaya yol açarken, bu korku nesnesinin ileride karşımıza çıkması ya da ileride bir şeyler olacağına dair korkulara da anksiyete diyoruz. Gördüğünüz gibi korku ile anksiyete arasındaki fark, şimdi veya ileride gerçekleşmesi arasındaki farktır.

Peki ne yapacağız? Nasıl anksiyeteden (aşırı kaygıdan) kurtulacağız?

Cevap: Gücümüzü arttıracağız.

Cevap aslında çok basit fakat bu basit cevabı içselleştirmek uzun zaman alabilmektedir.

Aynı zamanda bu ‘gücümüzü arttıracağız’ ifadesi zaman zaman yanlış anlaşılmaktadır.

Yukarıda verdiğim ayı ve kedi örneği hepimizin konuyu rahat anlayabilmesi içindir, tabi ki herhangi bir hayvana zarar verme niyeti taşımamaktadır. Şimdi hayvanlar üzerinden verdiğim örneği daha ilişkiler alanından bir örnekle değiştireyim.

‘Dışarıya çıktığım zaman başıma bir şey gelecek’

Yukarıdaki inancı gereği evinden çıkmayan bir insanı düşünelim. Onun için toplum ve dışarısı korkuludur. Ona zarar gelecektir bir şekilde. Bu geleceğe dair yönlendirilmiş korku, anksiyetedir.

Peki bu arkadaşımız nasıl anksiyetesini yenecek?

Nasıl daha güçlü olacak?

Konu psikoloji olduğu zaman güçlenmeyi fiziksel değil ruhsal anlamda kullanırız. Buradaki güç kişinin ego/benlik gücünün artmasıdır. Kişinin güçlenmesi için kendisi ile tanışması gerekmektedir; kendi düşünceleri, kendi duyguları ve kendi anlam dünyası ile tanışmak. Eğer kişi şu an tecrübe ettiği düşünce ve duyguların kökenini kavrarsa, artık içeriden gelen ve anlamlandıramadığı korku ve kaygılarla uğraşmak zorunda kalmayacaktır.

Kişinin kendisi ile tanışması için iki önemli yol vardır;

1- Şimdi ne oluyor? (Zihnimden neler geçiyor)

2- Geçmişte ne olmuştu? (Çocukluk yaşantısı)

Şimdi olan zihnimizden geçen düşüncelerdir. Terapi sürecinde zihnimizden geçen fikirleri bulur ve onlarla nasıl bir ilişki kuracağımıza bakarız.

Geçmiş olansa çocukluk yaşantımız neticesinde (genetik faktörlerle beraber) oluşmuş kişilik yapımızdır.

Bu iki sürece odaklanarak (zihindeki düşünceler ve çocukluk yaşantıları) şu an gerçekleşmekte olan korku ve anksiyeteleri anlamlandırabiliriz. Böylece danışmanlık hizmeti alan kişi kendi içerisindeki süreçleri görmüş, anlamlandırmış ve çözüme kavuşturmuş olur. Kişi kendisi ile tanışır ve benliği/egosu güçlenir. Nihayetinde kişi özgürleşir ve mutlu olur.

Anksiyete ile ilgili yapılan sınıflandırmalar;

1. Ayrılma Kaygısı

– Çocuğun anne-babası ile olan iletişim sorunları

– Yetişkinlerin ilişkilerinde, bağlılık ve uzun ilişki kurma kapasiteleri ile ilgili tecrübe ettikleri endişeler

2. Seçici Konuşmazlık (Mutizm)

– Genellikle çocuklarda görülen, belirli durumlarda konuşmamaları

3. Toplumsal Kaygı (Sosyal Fobi)

– Kişinin kamusal alanda/grup içerisinde, eleştirileceği, küçük düşürüleceği veya yanlış bir şeyler yapacağı endişesi

4. Panik Bozukluk

– Kişinin kalbi hızlı attığı zaman (ya da hızlı attığını düşünüyorsa), öleceğine/ciddi zarar göreceğine dair endişesi

5. Agorafobi

– Kişinin, açık alanlarda (ev veya kendisine göre güvenli yerlerin dışarısı) başına kötü bir şeyler geleceğine dair endişesi

6. Yaygın Anksiyete

– Kişinin belirli bir durum veya kişi fark etmeksizin, çoğu duruma karşı genelleştirdiği endişe

Umarım okuduğunuz yazı bazı süreçlerinizi anlamlandırma konusunda yardımcı olmuştur. Eğer yukarıda bahsettiğim süreçleri tecrübe ediyorsan, terapi ekolü fark etmeksizin sen de kendi danışmanlık yolculuğuna başlayabilirsin. Unutmayalım, her yolculuk ilk adımla başlar.

Exit mobile version